6 Aralık 2016 Salı

İçimizdeki Şeytan

   Sabahattin Ali' nin kitabından bahsedecekmişim gibi dursa da aslında hiç alakası olmayan bir konudan gem vuracağım. Akşam D.Kiev - Beşiktaş maçı vardı. Malesef hiç istenilen gibi bitmedi maç bu sonuçta üç ihtimalli. Bu defa üzülen taraf biz olduk. Hakemin yanlış kararlarıyla maç hiç beklemediğimiz bir sonuçla bitti. Sitem etmekse sonuna kadar etsek yine kabul görür ama bizde işler öyle değil. Ülke olarak kendi içimizde o kadar birbirimize düşmanız ki! Bizi dıştan bölmeye çalışmak büyük aptallık olur. Birbirimize kırdırmaları yeterli; zaten meyilliyizde.

   Maçtan sonra twitter a bakayım dedim. Beşiktaşlı olmayan Türklerin bir sevinç naraları atmadığı kalmış. Sabahta aynı mevzu; servise bindim daha biner binmez hastalardan biri "nasıl geçirdiler" tarzında onun yaşında bir teyzenin ağzına hiç yakışmayacak şekilde alay etmesi sabah sabah sinirlerimi hoplattı. Sorsan "vatan millet sakarya" ama işin özü öyle değil. Zaten Milliyetçilikte bu değil. Hak aramak varken dalga geçmek hangi vatan evladına yakışır onuda bilemedim ya neyse... Böyle yazdıkça da sinir oluyorum.

   Neyse Aysun Kayacı ve bir kaç kişi daha"çobanın oyuyla benim oyum bir mi?" gibi minicik bir cümlenin içine çok büyük bir anlam yüklemişti zamanında anlayana tabi. Anlatılmak istenileni hesaplarına uyacak şekilde çobanı küçümsemek olarak anladıklarından milim bir adım bile öteye gidemedik! Aklımızın yetmediği yerde demagoji bizim en güçlü silahımız zaten. Ben o kadar çok katılıyorum ki bu cümlesine! Beşiktaş yenildi diye kına yakanda vatanını sevdiğini söylüyor, yurtdışında bizi temzil eden  A takımının mağlubiyetine üzülen bende... Kim daha vatansever artık siz karar verin... Sonuçta ben ne kadar anlatsamda yine herkes anlamak istediğini anlayacak...

5 Aralık 2016 Pazartesi

MELANKOLİ

   Nede güzel yazıyormuşum neden bıraktım yazmayı bilmiyorum ama dönüp yaptıklarıma, yazdıklarıma bakınca kendi kendime bi gururlandım mı ne :) Ayrıca sanırım konuşurken kendimi bu denli ifade edemiyorum; söyleyeceklerimi unutuyorum, aklımdakilerin sıralamasını karıştırıyorum yada bir şekilde sohbet anlatmak istediğimi başka başka taraflara götürüyor diyebilirim.

    En son canım sıkkınmış şükür yazısı yazmışım. Neden sıkıldım hiç bilmiyorum ama melankolik bir durumum olduğu aleni. Kendi kendimin canını sıkmayacağım dedikten 5 dk. sonra illa birşey buluyorum. Geçen haftasonu İzmir' e gittim arkadaşımla gezmeye kuzenlerimle falan buluştuk. Herşey iyi güzel hoş; ben tabi yine kendime buldum bir şeyler ama üzülünmeyecek gibide değil. Küçücük küçücük çocuklar ellerinde satmaya çalışmaktan eskimiş peçeteler... Yanıma geldip gittikçe ben üzülüyorum ama hangi birinin eline para vereyim o kadar çok ki. Çok üzücü. Evet İzmirliyim orada büyüdüm ama 13 sene oldu ben İzmir'den çıkalı ve cidden büyükşehirde yaşamak ne unuttum. Bu çocukları gördükçede içim sızladı. Sebebini bilmiyorum ama Balıkesir'de çocuk dilenci diye bişey yok. Yapılması gereken nedir ne değildir bu konuda bir fikrim yok ama inşallah büyükşehirlerde de bu işin çözümü bulunur.

     Neyse işte çocukların durumuna üzülmüş olsamda bir şekilde gezdik tozduk, yedik içtik. Sorsalar eğlenmedim mi diye deli gibi eğlendim. Benim eğlenmelerimde böyle işte ayarsız ayarsız. Bi ağlarım bir gülerim öylede ayarsızım :)